Yükleniyor...

Devletin gözü sigortacılıkta…

Sigorta ile ilgili haberler yapmaya başladığım 2005 yılında sektörü tanımaya başladıkça, hayat branşında faaliyet gösteren şirketlerin Bireysel Emeklilik adı altında bir alanda yatırımları da hızlandırdığını görmüştüm. Başlarda sigorta şirketlerinin bir alt departmanı gibi görülen bu alanda henüz ne-nedir bilinmezken, faaliyet gösteren şirketlerimizden birinin genel müdürünün konuşmasındaki tahminlerin gelinen durumda gerçekleştiğini görünce; söz konusu genel müdürün kulaklarını her fırsatta çınlatıyorum. 2005 yılında henüz emekleme döneminde olan sektörün yakın bir gelecekte devletin dikkatini çekeceğini öngören genel müdür, “BES’teki fon büyüklüğü çift haneli milyarlara ulaştığında artık bizi kimse tutamaz. O zaman devlet yönetimi bizi dikkate alır” demişti. Yıl 2017’nin sonları ve gönüllü BES’teki fon büyüklüğü 65 milyar liraya dayanırken, 2017 yılı başında başlayan ve yeni yılda güncellenmesi beklenen otomatik BES’te ise 1.3 milyar liralık fon büyüklüğü aşıldı. Bu rakamlar yeterli görünmüyor gibi dursa da ciddi bir büyüklüğü gösteriyor.

Türk sigorta tarihine bakarsak, söz konusu sektör ne yazık ki gelişmiş ekonomilerin aksine ülkemizde daima bankacılığın ardında kalmış, hem devlet yönetimi hem de vatandaşlar tarafından istenen yakınlığı görememiştir. Son yıllarda ise bu durum değişmeye başladı dersek yanılmayız herhalde. Yazımın başında da anlattığım gibi başarılı bir trend izleyen bireysel emeklilik sisteminin geldiği büyüklük, DASK ve Tarsim gibi havuzların başarılı uygulamaları, sigortacılığı yavaş yavaş vatandaşlara sevdirmeye başladı. En önemlisi ise sektör devlet yönetiminin dikkatini çekmeyi başardı.  Burada en önemli çaba ve mesaiyi Türkiye Sigorta Birliği harcıyor. Birlik yönetiminin bu çabalarını takdir etmek gerekiyor.  Bu sayede sigorta sektörünün toplantılarında artık bakanları görebiliyoruz.

Evet, ekonomi rakamların toplamından oluşan ve devletlerin olmazsa olmazı bir alandır. Ekonomisi kötü olan devletlerin sosyal yaşantıları da sekteye uğrar. Sigortacılık ise olası risklere güvence veren ekonominin sağlıklı yürüyebilmesi için olmazsa olmazdır. Fakat sektörün geç de olsa devlet yönetiminin dikkatini çekmesindeki en büyük etkenin, ulaşılan rakamsal büyüklükler olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Sigortacılık önemli bir havuz, burada toplanan fon da devletler için önemli bir gösterge. Hazine Müsteşarlığı Sigorta Denetleme Kurulu’nun 2016 yılına dair sigortacılık ve bireysel emeklilik faaliyetlerine ilişkin raporunda verdiği bilgiye göre, sigortacılık sektöründe geçen yıl toplam 40.5 milyar lira prim üretimi gerçekleşirken, toplam 72 milyon poliçe tanzim edilirken karşılığında sigorta ettirenlere 90 trilyon lira teminat verildi. 90 trilyona dayanan tutar gayri safi yurt içi hasılanın (GSYH) 35 katına denk geliyor. Bu rakamlar çok önemli. Bu nedenle de bankacılık ülkemiz için ne kadar önemliyse, sigortacılık da bir o kadar önemli. Birbirinden ayrı tutulmadan, sigorta ve sigortacılık kavramına daha yakın davranarak ülkemizdeki sigortalılık oranını nasıl gelişmiş ülkeler seviyesine çıkarırız, buna kafa yormalıyız.